Bir cuma akşamı dışarı çıkmak yerine sabahın 5'ine kadar okey oynuyorsanız bunun 5 temel nedeni vardır:
- Hastasınız
- Canınız sıkkın
- Giyecek kıyafetiniz yok
- Bir okey delisisiniz
- Ya da yaşlanmaktan korkuyorsunuz.
Her ne kadar kabullenmek istemesek de hepimiz her doğum günümüzde birer yaş daha yaşlanıyoruz.Ruhumuzu en sevdiğimiz yaşta tutmak için her ne kadar çabalasak da zaman devamlı akıp geçiyor,sadece bizler değil etrafımızdakilerde bizimle birlikte değişiyorlar.İlerleyen yaşla birlikte sevdiğimiz içki,hoşlandığımız eğlence türü,giyim zevkimiz,hatta birlikte olmak istediğimiz insanda aradığımız özellikler bile değişiyor.Ama bizler bunun farkına ancak çok önemli bi dönüm noktasıyla karşılaştığımızda varıyoruz.Ya bi bakıyoruz çocukluğumuzun geçtiği evin yerine yedi katlı bi apartman dikilmiş, ya babamızın saçları bi gecede grileşmiş ya da en iyi arkadaşlarımızdan bi tanesinin düğün davetiyesi posta kutusuna yerleşmiş.
Ve işte ilk o zaman bazı şeylerin eskisi gibi olmadığını ve olmayacağını kavrıyorsun.Bir zamanlar bayram şekeri yediğiniz,günlüğünü çalıp gizlice tuvalette okuduğunuz,birlikte karıncaları boğulmaktan kurtardığınız dostunuzun davetiyesini okurken gözyaşlarınıza hakim olamıyorsunuz..Bir an neden gözyaşlarınıza hakim olamadığınızı düşünüp şaşırıyorsunuz.Bunlar sizin değişen ama değişmesini hiç istemediğiniz hayatınız için dökülüyor.Hep o aynı şekerleri yiyerek gülüşn kızlar olacağınızı hayal ediyorsunuz.Öyle düşünürken gerçekleri adresinize gönderilen bi kağıt parçasından öğrenmek ağırınıza gidiyor.İlk kendinizi nedenini bilmediğiniz halde ihanete uğramış hissediyorsunuz.Size ihanet edenin adı:HAYAT...
Sizi önce dostunuza alıştırdı şimdi de onu sizden koparıyor.Bu belki de hayat denilen oyunun kuralı.Ama oyunun sonunda okeydeki gibi kazanılsa da kaybedilse de iyi vakit geçirileceği kesin değil.
Evet benim eski bi dostum,kader arkadaşım dün nişanlandı.Bir keresinde onunla çok kalabalık bi düğüne katılmıştık.Gelini kısmen,damadı ise şahsen hiç tanımamamıza rağmen o,nikah anında hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı.Birkaç dakika içinde tüm bakışlar onun,dolayısıyla da onu telkin etmeye çalışan benim üzerimde toplanmıştı.Bu duygusal sahneye hemne son vermemiz gerektiğinden "lütfen ağlama yoksa damada aşık olduğunu sanacaklar" diye onu korkutmuştum.O gün orada gelinin evet diye haykırdığında ağlaması bana çok tuhaf gelmişti.Ama bugün çıkmayan makyajı nerde yaptırabilirim diye kapı kapı dolaştım.
Eğer sizin de birgün kapınız çalar,elinize arkadaşınızın şık bir davetiyesi tutuşturulursa hiç panik yapmayın.Sakince içeri girin,derin bir nefes çekin,anılarınızı gözünüzün önünde canlandırın ve zihninizdeki sahnelere gülümseyin.Sonra bir pergeli gözünüzün önüne getirin.Kndinizi pergelin sabit bacağı,dostunuzu da diğer bacağı olarak hayal edin.Diğer bacak sizden uzaklaştığı zaman,eğilip kulak kabartın ardından ve döndüğünde yeniden dikleşin,TIPKI ESKİ GÜNLERDEKİ GİBİ...