11 Nisan 2012 Çarşamba

AKSARAY..EVLİYALAR ŞEHRİ..

Şereflikoçhisar’dan sabah 8 de başlayan yolculuğumuz 80 km sonunda bizi Aksaray’a ulaştırdı. Yolun yer yer çukurlarla dolu olması ve yol yapım çalışmaları nedeniyle gidiş-geliş şekline çevrilmesi az mesafede yeterince yorucu oldu bizim için. İlk istikamet Aksaray üniversitesi idi. KPDS başvurusu için en yakın ÖSYM bürosu Aksaray’da. Aksaray üniversitesi 2006 yılında kurulmuş yeni bir üniversite. Bir tür zorunluluktan gittiğimiz Aksaray’da ufak bir gezi planı yapmıştık. Üniversiteden merkeze doğru giderken şans eseri gördüğümüz Aksaray müzesini ziyaret ettik. Müzede antik çağdan kalıntılar ve mumyalar vardı. Acemhöyük ve Güzelyurt bölgelerinde çıkarılan MÖ.8000 yıllarına ait eserlerle tarihte yolculuk yaptık. Buradan sonra Somuncu Baba Türbesine doğru yola koyulduk. Fakat Somuncu Baba Türbesini tabelaların aniden yok olmasıyla yolumuzu kaybettik. Evliyalar şehri olan Aksaray’da adım atılan yer türbe dolu. Yolumuzun üzerinde Yusuf Hakiki Baba Türbesine rastladık. Somuncu Babanın oğlu alim, mutasavvuf, şair olan Yusuf Hakiki Babanın pek çok eseri bulunmaktadır.
Yusuf Hakiki Babanın Türbesinin karşısında Melik Mahmud Gazi Hangahı (Darphane) bulunmaktadır.
Yusuf Hakiki Baba Türbesinin karşı caddesinde bulunan Aksaray’ın simgesi haline gelen Eğri Minare vardı. Kimin yaptığı ve neden eğri durduğu hakkında bir açıklama olmayan ama Selçuklu döneminde yapılmış minare yıkılmaması için halatlarla tutturulmuş. 1221-1236 yılları arasında yapılmış minarenin diğer bir adı da Kızıl Minaredir.




Ihlara vadisine gidiş yolunda bulunan Ervah Kabristanı içinde Somuncu Baba Türbesine gittik sonunda ama restorasyon çalışması sebebiyle ancak inşaat halindeki Türbeye dua etik.
Kabristan içerinde ve Somuncu Baba Türbesi yanında bulunan Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinden alınan “ Bu şehirde (Aksaray) yedi binden ziyade büyük Evliyaullah olduğu tevattürle sabittir. Dar’ı Ervah denilen bu cephaneye nice kerre nur nazil olmuştur. Mağdun olan ziyaret etse şad ve handan olur” bu sözler yer alıyordu ve beni çok etkiledi. Aksaray ilinin bu bakımdan halk arasında bilinmemesi garip geldi.

Merkezde aracımızı par ettiğimiz sokağın ilerisinde bulunan Turist Danışma noktasına bilgi almak için girdik. Görevlinin verdiği Aksaray’ın gezi rehberiyle ve gezilecek yerleri iyi niyetle anlatışıyla bizi memnun etti. Görevlinin önerisiyle Ulu Camiye gittik. Karamanoğlu cami adıyla da bilinen caminin içerisi ve hissedilen maneviyat görülmeye değerdi. 2 insan boyundaki kapı ise çok ağırdı.










Ulu Caminin yakınında diye düşündüğümüz Zinciriye Medresesini bulmak için epey uğraştık. Sorduğumuz birkaç kişi ise adını bile ilk kez duyuyorlardı. Sonra bilen bir büfe çalışanı bizi oraya yönlendirdi. Fakat medrese kapalı ve avlusuna girilen yerlere de plastik borularla engeller konulmuştu. Hatta etrafı da pisliklerle doluydu. Merkezde bulunan hükümet konağı şehre tarihi bir hava katmış. Merkezde gezebileceğimiz yerler az çok bitmişti. Yöresel bir yemek tadar mıyız diye çarşıyı kolaçan ettik ama maalesef bunu başaramadık. Aksaray da bu kadar tarihi mekanın bakımı gibi bu önemli turistik katkıda maalesef eksik bırakılmış. İsmini arkadaşlarımızdan duyduğumuz efor avm ye gittik insanların tüm ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde hazırlanmış bu yerin tek eksiği birde sinemasının olmamasıydı bizce. Yine bu yerde bahsetmeden geçmeyeceğimiz bir mekanda kafe-in isimli mekandır. Mekanın göz dolduran yapısı ve huzur veren ferahlığı inanın bir fincan kahveye içmeye değer. Bizim beklentilerimizin düşük olması mı yoksa sunulan yeme-içme çeşitliğinin fazlalığımı bilemem ama orda geçirdiğimiz anlardan çok keyif aldık.

Hiç yorum yok: